Etiketler

, , , , , , , , , , , ,

FERAH SEBNEMŞebnem Ferah, ben onun şarkılarıyla mutluluktan kendimden geçtiğimi de bilirim ya da aşkımdan hıçkıra hıçkıra ağladığımı da. Onun sesi insanın ruhuna işler,  gerçek bir sanatçıdır, konserlerinde sıcacıktır, içtendir ve konserleri rüya gibi geçer. iki güne kadar yeni albümü piyasada olacak. Ama ben eskimeyen şarkılarını bir kez şöyle gündeme alıp, bazılarının hikayelerini paylaşmak istiyorum. Çoğunun hikayesi kendi ağzından. Ve o kadar iyi anlatmış ki duygularını. Şarkıları bir de hikayelerini okuduktan sonra dinleyin.

Daha sonra yeni albümü de alacağım ve de büyük bir zevkle analiz edeceğim:D
images

İşte bildiğim, duyduğum, okuduğum kısacası araştırdığım kadarıyla şarkılarının hikayeleri:

CAN KIRIKLARI

“Geçen albümü çıkardığımda dinleyicilerden gelen mektup ve küçük hediyeler arasında kalınca olanından, daha açmadan kitap çıkacağını anlamıştım. Adını okuduğumda şarkıyı kafamda duymaya başladım. Acı herkesin hayatında olan bir şey. Bu kadar güzel ifade edildiğine rastlamamıştım hiç. Parçanın iskeleti, nasıl çalınması gerektiği, nasıl bir vokal performansıyla söylemem gerektiği 15 dakikada çıktı. Kelimeler Yetse albümümün turnesini bitirdikten sonra dinlenmek için Los Angeles’a gitmek istedim. Tatil yapıp müzikle ilgilenebilirdim. Orada küçücük bir ev tuttum. Los Angeles’tan bir gitar aldım ve 15-20 dakikada gecenin bir vakti bitirdim şarkıyı. Yandakiler rahatsız olmasın diye fısıldayarak bitirmiştim. Dokuz yıldır aynı ekiple çalışıyorum ve albümün prodüktörü Tarkan Gözübüyük 20 yıllık arkadaşım. Onlar da bu şarkının ruhunu hissetti ve stüdyoda doğrudan akustik çalmayı tercih ettik. “Can Kırıkları” bir öykü kitabıydı. Aşkı anlatıyor, ama şarkım sadece bir aşk hikayesi değil. Başlıktan etkilendim. İçte yaşayan acıları ifade etmeye çalışan bir şarkı bu. Bir yandan da çok güçlü. Tek başımayken de keyifli olduğumu anlatmaya çalıştım aslında; sadece hüznü değil. Öykünün sahibine şarkıdan söz edip albümün adını Can Kırıkları koyduğumu bildirdiğimde çok memnun oldu. Çok beğendi. Farklı sanat alanlarındaki böyle etkileşimler değerlidir. Küçük ama çok değerli şeyler bunlar. ”

OKYANUS

“Günlük hayatınızı denize bakıp resmedebilirsiniz. Tarkan Gözübüyük bana Los Angeles’a gitmeden önce ‘Git şöyle okyanusun karşısında bir dur’ demişti. Gittim ve önünde durdum. O kadar büyük ki. Denize baktığımızda en azından bir koy görmeye alışkınız. Oysa okyanus uçsuz bucaksız! Dünya kocamanmış, onu anladım. Bazı şeylere kendi merkezimizden baktığımız için çok büyük algılıyoruz. Dünyanın karşısındaysa ne kadar küçük olduğumuzun farkına varıyoruz. O kadar muhteşem bir şeyin karşısında olmak bana büyük bir özgürlük alanı sağlıyor. Şarkıların hepsinde Los Angeles’ta evimin balkonunda gördüğüm okyanustan çok etkilendim.”

BİR KALP KIRILDIĞINDA

“Sözleri çok naif ama çok cici bulduğum bir şarkı. Bir kalp kırıldığında ne olur? Onu anlatmaya çalıştım. Çocukken bile bu duygu galiba içimizde vardı. Kimseyi kırmak istemiyoruz ama kırmaktan da çekinmiyoruz. Biraz daha nazik olsak her şey daha kolay olacak. Kimseyi kırmaya değmeyeceğini düşünürken yazdım. Şarkının ortasında bir solo olmasını hayal ediyordum. Grup arkadaşlarım da onu hayal ediyormuş. O vokal solo bölümünü arkadaşlarım da bir kerede çaldı, ben de kendi bölümümü bir kerede söyledim. Bunlar konuşarak yapacağınız şeyler değil. İnanılmaz bir tecrübeydi. Bir stüdyoda neler yapılabileceğini öğrenmiş oldum.”

DELGEÇ

“Büyük bölümü Los Angeles’ta yapıldı Delgeç’in. Bazı şeyler tekrar başına geldiğinde yaşayacağın acıyı biliyorsun. ‘Bile bile lades’ diyorsun. İlk kez karşılaştığında midene oturan bir şey üçüncü kere karşılaştığında aynı etkiyi yapmıyor. Daha hazırlıklı oluyorsun. Acıyı yaşamak istiyorsan senin kararındır. Cesur, ne yapmak istediğini bilen ama üzüntü denen şeyi itiraf etmesi güçsüzlük olarak algılanmayan bir kadının sözleri bu. Bir aşk hayal ederek yazmadım.”

GEÇMİŞE YOLCULUK

“İç hesaplaşma yaşayan birinin şarkısı değil bu. Bazı değerleri çocukluğumuzda yaşattığımı düşünüyorum. Çocukken daha özgürüz. Canımız ne yapmak istiyorsa yapıyoruz. Çocukluğumu özlüyorum ama şu andaki hayatımdan da memnunum. ‘Hiçbir şeyden pişman olmadım’ diyenlerden değilim. Pişmanlık bile güzeldir. Sözü ve müziğiyle 15 dakikada yaptığım şarkılardan biri. Korku filmi gibiydi. Kolum beynimden önce gidiyordu. Bu şarkı için toplam 17 sayfa yazı yazmışım. Onların arasından derleyip topladığım bölümlerle bu şarkıyı oluşturdum. Gözümü kapatmamı istediniz! Peki! Gözümü kapattığımda çocukluğumla ilgili ilk hatırladığım sahne… 6 ya da 7 yaşındayım. Merdivenli bir evde oturuyoruz ve bisikletimi kendi başıma aşağıya indirmeye çalışıyorum. Bu arada ilkokul öğretmenim olacak Münevver Hanım da ziyarete gelmiş. Kendimi ona beğendirmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Bisikletle o merdivenlerden yuvarlandığımızı hatırlıyorum. Hiçbir çizik almadan kurtulmuştum.”

Şebonun bütün şarkıları güzeldir ve özeldir ama benim için çok daha özel bir yeri olan şarkılardan biridir geçmişe yolculuk…

BEN BİR MÜLTECİYİM

“Büyük bölümü Los Angeles’ta yazıldı. Anlatmak istediğimin fiziksel olarak farklı bir yerde olmakla alakası yok. Bazen kendinizi olanlardan o kadar uzakta hissedersiniz ki iyice kabuğunuza çekilirsiniz. Bu şarkıda kendi yarattığım hayal dünyasını anlattım. Zorluklar içinde ama güçlü kalabilen birinin şarkısı. Hayata bakışımla ilgili geniş bir özet. En sevdiğim şarkılardan biri. Şarkıda anlattığım yer kalbim. Zorlandığım zamanlarda orada güç buluyorum.”

SANA BİLMEDİĞİN BİR ŞEY SÖYLEYEMEM

“Şarkılarımda başkalarının anlatmadığı bir şeyler anlatmaya çalışsam da aslında kimsenin bilmediği bir şeyi söylemem zor. Her şey yüzyıllardır kim bilir kaç kez söylenmiştir. Ama bu duyguları tekrar tekrar söylemeyi çok seviyorum. Bunlar hayatın içinde var. Hepimiz bulunduğumuz noktada aynıyız. Stüdyo aşamasında mor ve ötesi’nden gitarist Kerem Özyeğen geldi. Evi çalıştığımız stüdyoya çok yakındı. Şarkıyı duydu ve ‘bu parçada çalmak istiyorum’ dedi. Onu paldır küldür stüdyoya soktuk ve harika bir solo attı. Benim için özel parçalardan biri. Zamanla anlaşılacağını düşünüyorum.”

ÇAKIL TAŞLARI

“Çakıl taşları günlük hayatta oturup ‘ne olacak şimdi’ diye düşündüğüm zaman başvurduğum kaynaklardan birinin resmi. Neyle kendimi eğlendiriyor ve eğitiyorum, bunu gösteriyor. Azla yetinmeyi iyi bilirim. Hiçbir zaman çok büyük bir hayatım olsun istemedim. Çekirdek bir yaşantım ve arkadaşlarım vardır. O yüzden çakıl taşı gibi değersiz şeylerin ne kadar değerli olabileceğini anlatmak istedim. Bitirdiğimde ‘Oh be’ demiştim. Bazı şarkılarınızı çok seversiniz. Böyle bir şarkıyı düne kadar yapmamıştım ve bitirdiğimde kendimi çok gelişmiş hissettim.”

ZAMAN GEÇİP GİDİYOR

“İlk iki satırı benim için çok önemli. Cehalet sadece kitaplarla azaltılan bir şey değil. Bilginin insana çok büyük özgürlük alanı sağlayacağına inanıyorum. Zaman kaybetmek dünyanın en kötü şeylerinden biri. İki tip insanı hayatıma sokmam. Cehalet ve art niyet barındıranlar. Bu şarkının bir kısmı burada, bir kısmı Los Angeles’ta yapıldı. Benim için bir şarkının ilk haliyle son hali arasında pek fark yoktur. Arkadaşlarıma dinlettiğim halleri İstanbul’da gerçekleşti. Çalışma odamda genellikle akşam saatlerinde daha konsantre çalışabiliyorum. Gecenin sessizliğinde çalışmayı tercih ediyorum. Gece daha az telefonum çalıyor, daha az rahatsız ediliyorum. Şarkıya hazırlandığım dönemde sosyal hayatım neredeyse sıfıra iner. Evden sadece market alışverişi yapmak için çıkarım. Bu şarkıyı bir gecede yaptım.”

HOŞÇAKAL

EN İYİ ŞARKILARIMDAN BİRİ 
“Albümün son şarkısı. Ama bir aşk şarkısı değil. İsteyen istediği anlamı yüklesin. Kendinize de, davranışlarınıza da ‘hoşça kal’ diyebilirsiniz. Adından ötürü grup arkadaşlarım ‘albümün en sonuna koyarız’ dedi. Ben de öyle düşünüyordum. Umarım böyle vedalar etmek zorunda kalmayız. Çak naif bulduğum ve sonradan çok sevdiğim bir şarkı. Kariyerimdeki en iyi şarkılardan biri.

BUGÜN

Bu şarkıyı Şebnem Ferah, babası için yazmıştır.

DELİ KIZIM

Şebnem Ferah, ablasına (ablası hastanede yatarken) yazmıştır bu şarkıyı. hatta ablasının vefat haberini alıp yalovaya gidince, sürekli “deli kız artık uyuyor” dediği söylenmekte.


VAZGEÇTİM DÜNYADAN

Bir gazete haberinden yola çıkarak, tecavüz edilen ve ailesi tarafından dışlanan kucağında bebeğiyle Boğaz köprüsünden atlayan bir kadın için yazmış.

Şebonun bütün parçaları öze benim için ama bazıları var ki onların yeri de başka bir özeldir bende: 

İyi kötü dans pisti,

Ayrı ayrı hepsiyle dans edecektim, biraz sohbet ederek çözmeyi deneyecektim, neden böyle olmuşuz, nerelerde kaybolmuşuz, aklımdaki soruların hepsini soracaktım…..

ateşe yakın…. 

Şebonun şarkılarını dinlerken, duygularınızın tam anlamıyla tarifini buluyorsunuz, şarkı sizin içinize işliyor siz şarkıya işleniyorsunuz, yaşanılan duyguların sözlere bu kadar güzel ve farklı aktarılması, sırdan cümleler kurulmadan, ama kalbin bam teline dokundura dokundura yazılması nasıl bir yetenektir.

Şebom sen çok yaşa ne diyeyim, nice süper albümlere…

bu arada benim Şeboya ait ütopik bir hayalim vardır, belki sesimi duyurabilirim:P  Sahnede düet yapmak ve iyi kötü dans pistini söylemek:D Evet gerçekten ütopik:D:D:D Neyse benim  çenem açıldı, kalemime yansıdı artık kesmenin vakti geldi:D

Saygılar ve de sevgiler, sayın bayanlar ve de Beyler.